Yeni Başlangıçlar, ‘Marka’lar ve Başarının Yeni Halleri Üzerine
Yeni bir yıla girdik. Yeni bir yıla girdiğimiz için değil yeni bir dönemden geçtiğimiz için hayatımızda farklılıklar görmeye başladık.
Bunun en başında uzun bir süredir söylediğim gibi bugün ne iş yaparsak yapalım ’insan‘ faktörüne odaklanmak zorunda olduğumuz geliyor. Eskiden hedef kitle diye SES gruplarına göre strateji kurarken şimdi hedef kitleyi tanımlayabilmek için insanların psikolojik süreç ve davranış şekillerini analiz etmek zorundayız.
Markaların, insanların evlere kapandığı için kaybettikleri insan temasını yakalaması ve tüketim davranışı şekillerini tekrar tekrar analiz ederek hedef kitleyi ve stratejilerini buna göre belirlemeleri gerekmekte.
Bugün tüketici ekranlara hapsolmuş durumda çünkü tüketicinin, dünyadan bilgi alabilmesini sağlayan mecralar ekranlar aracılığıyla evine gelebiliyor. Bu nedenle de samimi bir dille, kendisini yormadan, kandırmadan, sürdürülebilir şekilde tüketici ile bağ kuran ona kendi değerlerini hissettiren, onlara güven veren markalar buradan güçlenerek çıkacak. Yani aslında burada bizden biri, bilge, kahraman arketiplerini kullanan, care giver (anne) personası ile destekleyen markalar bir adım daha öne geçecek. Bu dönemde ‘marka olarak nasıl kaybederiz’ diye sorarsanız size vereceğim tek cevap ‘sadece satış kampanyaları yapın, hiç değer yaratmayın’ olurdu.
Yaşadığımız bugünlerde hepimiz birer HES koduna dönüştük. Hepimizin adresi birer rakama dönüştü. Yapay zekaların, algoritmaların çokça kullanıldığı ve bizim de bu dataların bir parçası olduğumuz bir dünyaya doğru gidiyoruz. Bu nedenle dijitali işin içine katmayan markaların yaşayamayacağını zaten biliyoruz. Bunu biliyoruz ama bununla beraber iki temel unsur daha çok çok önemli. Bunlardan biri müşteri deneyim yolculuğunu tekrar tasarlamaya odaklanmalıyız. Yani online sipariş veren müşterinin en hızlı, en konforlu satın alma, teslimat ve /veya iade süreçleri tekrar tekrar, müşteriyi odağa koyarak tasarlanmalı. Örneğin ürün iadelerini hızlı bir şekilde sağlayan markalar ya da daha yaşlı kesimin (baby boomers) satın alma süreçlerini kolaylaştıran markalar önümüzdeki dönemde çok daha kıymetli olacak. Son olarak altını çok kalın çizgilerle çizmek isterim ki topluma katkı sağlamayan, toplumsal faydayı DNA’sına katmayan markaların önümüzdeki dönemde yok olduğunu göreceğiz. Bu nedenle de yeni nesil pazarlama yaklaşımlarını tasarlarken masanın etrafında pazarlama profesyonelleri ile beraber yapay zekâ uzmanları, psikologlar, antropolog ve sosyologlar ile insan davranışını irdeleyen araştırmacılar bir arada olmalı.
Teknoloji ile insan odaklı yaklaşımı aynı potada eritmeli, yin yang gibi birbirini tamamlayan, biri olmazsa diğerinin eksik kaldığı yaklaşımlar tasarlanmalı.
Tüm bunları söyledikten sonra gelin geçen hafta lansmanı yapılan GAİN’e bakalım. Öncelikle isminin açılımını çok sevdim. Güzel Ahlak İyi Niyet in baş harflerinden oluşuyor. Hep toplumsal marka olmak, sahici olmak, samimi olmak, değer yaratmak diyoruz ya. İşte isminden başlamış GAİN kazanmaya… Hep ne söylüyoruz. Müşteriyi işin içine koyan, içerik üreten bunu da dijital ve yapay zekâ ile birleştiren platformlar kazanacak. İşte tam bu noktada teknik olarak mobil e uyumlu, 10 dakika civarında kaliteli içerikler sunan bir platform olmasıyla rakiplerinden ayrışıyor. Filli Boya’nın eski sahibi Gözde Akpınar tarafından kurulmasıyla da ayrıca sevdim. Yüz yüze hiç tanışıklığımız olmasa da hep anlattığım gibi kişisel marka olmada en önemli soru ‘nasıl bilirdiniz’e verilen yanıtlardır. İşte medyada gördüğüm kadarıyla, kadın erkek eşitliği için verdiği reklamlarda gerçek insanları en gerçek haliyle fikirlerini alıp bunu yayınlaması, Soma kazasında siyah ekran reklamı vermesi gibi değerlerini yansıtması benim zihnimde çok doğru bir konumlama yaratıyor. Şimdi de yine kendi değerlerine uygun bir isimle GAİN yani güzel ahlak iyi niyet koymuş platformunun adına. Kendisini söylediğim gibi hiç tanımam. Ama bildiğim bir şey var ki iyi bir marka, pazarlama, algı çalışması gördüğümde iyiyi çoğaltmak adına bunu yazmayı, derslerimde örnek vermeyi, yüzlerce kişiyle paylaşmayı önemsiyorum.
İyilerin, kaliteli işlerin, anlamlı projelerin çoğalması yeni dönemde ‘başarı’ nın yeni tanımını çoğaltacak gibi görünüyor.

