Dünya’ca Delirdik Mi?
Mantıklı insanların/ toplumların mantıksız davranmaya başlamasına sebep olan nedir?

Gecen gün Zorlu Center’da çok sevdiğim eski bir dostumla sohbet etmek için buluştum. Giderken trafikteki insanların delirmiş tavırları, içeriye girerken Zorlu Center’ın içine koşarak giren birbirleriyle yarışan kadınlar, toplumların akıl tutulması davranışları ve buna benzer olaylarla karşılaştım. Sonradan anladım ki kadınların koşmasının sebebi çok lüks bir markada belirli bir indirim varmış ama indirimi bile el yakan cinsten.
Siz de etrafınızda gözlemliyorsunuzdur. Siyasal yaşamdan ekonomik yaşama, sosyal yaşamdan iş yaşamına kadar etrafınızdaki insanların ‘akıl dışı’ davranışlarını.
Önce şuradan başlamak istiyorum. Maslov’un ihtiyaç piramidine göre en önemli ihtiyacımızın başında yeme, içme, barınma, güvenlik gibi fizyolojik ihtiyaçlar vardır. Bunu güvenlik ihtiyacı ve sonra sevgi ve ait olma ihtiyacı takip eder. Kendini gerçekleştirme gibi alanlara gelebilmek için öncelikle fiziksel ve güvenlik ihtiyacının karşılanması gerekir.
Şu an tüm dünyada VUCA dönemi dediğimiz bir dönem yaşanıyor. Yarını tahmin edemediğimiz, ekonomik ve sosyal olarak çok da güvende hissetmediğimiz, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceği, kadınların yaşlıların hayvanların refah düzeyini geçtim, yaşamsal haklarının tehdit altında olduğu; küresel ısınma bir taraftan, savaş haberleri diğer taraftan, yangın, sel, deprem haberlerinin her gün dalga dalga hayatımıza yayıldığı bir dönemdeyiz. Bu sadece ülkemiz için değil tüm dünya çapında yaşanan bir gerçek. Kendi soyunun (yani çocuklarının) ve kendinin güvende olmadığını düşünen kitleler halinde yaşıyoruz.
Burada tam olarak R kompleksi’ nden bahsetmek lazım. Nedir bu R kompleksi. Kitlelerin beynindeki ilkel içgüdüleri aktive ederek mantıklı düşünmeyi baskılamak.
Bunu anlamak için önce bir sürüngen beynin yapısına bakalım.
İnsanların, beyindeki sürüngen beyin olarak adlandırılan ve milyonlarca yılda evrimleşmiş olan bölümüdür. Ana odaklandığı konu hayatta kalmaktır. Bunun için ‘saldır, kaç ya da don’ stratejisini kullanır. Bununla beraber çok temel mesajları algılar, karmaşık mesajları algılayamaz. Sürüngen beynin hayatta kalmaya odaklı bir yapısı vardır. Bu nedenle insanları ben merkezli bir hale sokar. Çok fazla düşünmez. Hayatta kalmak için en kısa yoldan ne gerekiyorsa onu yapar, rasyonel bilgilerle ilgilenmez.
İşte var olan bu korku ve belirsizliğin hakim olduğu Vuca döneminde hayatla başa çıkmak, hayatta kalmak, pastanın büyük dilimini kapmak, indirim kampanyasından faydalanmak, sınırlı stoktan yararlanabilmek, daha az zorlukla başa çıkmak gibi nedenlerle insanlar sürüngen beyinle algılamaya ve karar vermeye başlarlar. İşte tam da burada pandemi öncesinde yaşadığımız kapanma gecesi insanlar tüm tuvalet kağıtlarını ve çikolataları raflardan toplayıp rasyonel olmayan tüketime yönelmişlerdi. Yine aynı nedenledir ki milyonlarca lira değerindeki bir markanın belirli bir indiriminde kadınlar AVM ye koşarak indirimdeki malları kapmaya çalışıyordu. Bu tür satın alma davranışına baktığımızda anlamsız ve hatta komik görünse de, bu açıdan baktığımızda durumun nedenlerini gayet açık şekilde anlamlandırabiliyoruz.
Tüketici davranışlarını açıklamanın hatta yönlendirmenin yanında toplulukların/kitlelerin yönetimi de yine aynı bakış açısıyla açıklayabiliriz. Yani R Kompleksiyle. Almanya gibi tekniğin, bilimin, sanatın bu kadar geliştiği bir ülkede Hitler’in toplulukları nasıl yönetebildi? Cevap basit. Aynı yaklaşımla. Toplumu yöneten güçler, politikalarını yine aynı yöntemle kitlelere uygularlar. Korku ve kaos iklimi her gecen gün daha belirgin hale getirilir. Bu kaos ve VUCA ortamında her gün yeni bir korku unsuru tetiklenir. Bu korku ikliminde insanlar gruplaşmaya ve kendilerini bu sağanaktan korumak için güçlerini birleştirmeye çalışır. Güven iklimi böylece yaratılmaya, kendini ve soyunu ait olduğu grubun ve onun liderinin koruyacağını düşünür. Bu gruplaşma iklimi, politik propaganda yapıcılar tarafından daha da belirgin hale getirilir. Bağlı olunan grubun dayanışma duygusunu arttırırken, gösterilen düşman daha da düşman haline gelir. Biz ve öteki kültürüyle gruplar daha da belirgin şekilde aktive edilir. İnsanlar grup halinde daha da içgüdüleriyle ve grup dinamiklerine göre hareket etmeye başlar, şimdiye kadar güçsüz hisseden taraf gücü elinde bulur ve ötekini ezme davranışını göstermeye başlar, yeni beyin daha da ortadan kalkar. Tarihte sadece Hitler dönemi değil, bir çok dönemde bu davranış kalıplarını görmüşlüğümüz var. İşte burada yeni beyin yani rasyonel beyin ortadan kalkar, grup dinamikleriyle ve sürüngen beyinle hareket eden insan grupları daha aktif hale gelir.
Sürüngen beyin ile hareket eden insan toplulukları şu anda da tüm dünyada hiç de az değil.
Bununla beraber sürüngen beyin ile satın alma davranışını gerçekleştiren insan kitleleri de az değil. Onun için gerekli olup olmadığına bakmasa da çeşitli sosyal medya mecralarında gördüğü influencer’ların ‘önerdiği’ ürünleri kullanınca onun gibi ‘seksi’ olacağını düşünerek fiyatı ne olursa olsun alıyorlar ya da güzellik sektöründeki pompalamanın gücü ve etkisiyle o kremi, o ruju, o kıyafeti almak için fiyatı ne olursa olsun satın alma yarışına giriyoruz. Sonuç olarak etrafımızda akıl almaz ya da mantıksız olarak gördüğümüz davranışlar aslında belirli nedenlerle yapılmakta.
İnsan davranışlarını ve karar verme mekanizmasının neye göre işlediğini bilmek, hem markaların hem de yönetimi elinde bulunduranların bize verdiği mesajları kabul edip etmeme konusunda daha farkında olmamızı ve çevremizde olup bitenleri daha net anlamamızı sağlar.
Sözün özü Dünya’ca delirmiyoruz, Dünya’ca daha çok fikri, yaşam tarzını ya da ürünü satın almamız için kontrol ediliyoruz.
Tüketici davranışlarını açıklamanın hatta yönlendirmenin yanında toplulukların/kitlelerin yönetimi de yine aynı bakış açısıyla açıklayabiliriz. Yani R Kompleksiyle. Almanya gibi tekniğin, bilimin, sanatın bu kadar geliştiği bir ülkede Hitler’in toplulukları nasıl yönetebildi? Cevap basit. Aynı yaklaşımla. Toplumu yöneten güçler, politikalarını yine aynı yöntemle kitlelere uygularlar. Korku ve kaos iklimi her gecen gün daha belirgin hale getirilir. Bu kaos ve VUCA ortamında her gün yeni bir korku unsuru tetiklenir. Bu korku ikliminde insanlar gruplaşmaya ve kendilerini bu sağanaktan korumak için güçlerini birleştirmeye çalışır. Güven iklimi böylece yaratılmaya, kendini ve soyunu ait olduğu grubun ve onun liderinin koruyacağını düşünür. Bu gruplaşma iklimi, politik propaganda yapıcılar tarafından daha da belirgin hale getirilir. Bağlı olunan grubun dayanışma duygusunu arttırırken, gösterilen düşman daha da düşman haline gelir. Biz ve öteki kültürüyle gruplar daha da belirgin şekilde aktive edilir. İnsanlar grup halinde daha da içgüdüleriyle ve grup dinamiklerine göre hareket etmeye başlar, şimdiye kadar güçsüz hisseden taraf gücü elinde bulur ve ötekini ezme davranışını göstermeye başlar, yeni beyin daha da ortadan kalkar. Tarihte sadece Hitler dönemi değil, bir çok dönemde bu davranış kalıplarını görmüşlüğümüz var. İşte burada yeni beyin yani rasyonel beyin ortadan kalkar, grup dinamikleriyle ve sürüngen beyinle hareket eden insan grupları daha aktif hale gelir.
Sürüngen beyin ile hareket eden insan toplulukları şu anda da tüm dünyada hiç de az değil.
Bununla beraber sürüngen beyin ile satın alma davranışını gerçekleştiren insan kitleleri de az değil. Onun için gerekli olup olmadığına bakmasa da çeşitli sosyal medya mecralarında gördüğü influencer’ların ‘önerdiği’ ürünleri kullanınca onun gibi ‘seksi’ olacağını düşünerek fiyatı ne olursa olsun alıyorlar ya da güzellik sektöründeki pompalamanın gücü ve etkisiyle o kremi, o ruju, o kıyafeti almak için fiyatı ne olursa olsun satın alma yarışına giriyoruz. Sonuç olarak etrafımızda akıl almaz ya da mantıksız olarak gördüğümüz davranışlar aslında belirli nedenlerle yapılmakta.
İnsan davranışlarını ve karar verme mekanizmasının neye göre işlediğini bilmek, hem markaların hem de yönetimi elinde bulunduranların bize verdiği mesajları kabul edip etmeme konusunda daha farkında olmamızı ve çevremizde olup bitenleri daha net anlamamızı sağlar.
Sözün özü Dünya’ca delirmiyoruz, Dünya’ca daha çok fikri, yaşam tarzını ya da ürünü satın almamız için kontrol ediliyoruz.


Bir yanıt yazın